2.0. yüzyılın sonunda özellikle avrupalı dil araştırmacıları, dillerin kökleri ve tarihleri konusunda çalışırlarken
asya ve
ortadoğu kökenli dillere yönelik bir abartılı "büyülenme"
duygusu içinde girmişlerdi. fransız araştırmacı hilaire de barenton da
bunlardan biriydi. hilarie de barenton'un "l'origine des langues, des
religions et des peuples" çalışması bunların bir örneği. bu tür
yaklaşımları 19. yüzyılda
alexander csoma de körös gibi dilbilimciler de sergilemiş, macar köklerini kuzey himalayalar'da aramaya kalkmışlardı.
nazilerin tibet e yaptikları araştırma gezileri de aynı dönemlere denk düşer.
avusturyalı
dilbilimci dr. dr. hermann f. kvergic'in çalışması böyle bir iklimde
hazırlanmıştı. yani o dönemdeki dilbilim teorileriyle
karşılaştırıldığında çok da uçuk bir çalışma sayılmaz. dilbilim
tarihine biraz vakıf bir insan güneş dil teorisinin aslında o dönemdeki
(1830 - 1950 diye bir sınırlandırma yapalım) teoriler içinde "modaya
uygun" bir çalışma olduğunu söyleyebilir. yani dr. hermann f.
kvergic'in teorisi o günlerde hiç de alayla karşılanmamış,
meslektaşlarının ilgisini çekmişti. güneş dil teorisiyle o günlerde
alay edildiği doğru değildir, çünkü o günlerde buna benzer bir çok
teori vardı.
journal of the asiatic society of bengal’in
19. yüzyıldaki sayılarına şöyle bir göz atıyorum da, avrupalı bir çok
dilbilimcinin ne savları, ne teorileri var... o günlerde kimsenin
kimseye gülecek hali yokmuş. (bkz:
tencere dibin kara seninki benden kara)
1950'lerde
dilbilimçalışmaları ülkelerin resmi politikalarının ekseninden çıkmaya
başlayınca, nihayetinde 1970'lerde modern dilbilim dediğimiz alan kendi
rüştünü kanıtladığında dillerin kökeni konusunda politik baskılardan
arınmış tezler üretmeye başladık. burada çok eski bir tarihten söz
etmiyorum. politik baskılardan arınmış dilbilim tezleri yaklaşık 30
yıllık bir geçmişe sahiptir. ancak halen daha dilbilim araştırmaları
resmi tarih ve hükümet icraatlarıyla çatışır.
güneş dil teorisinin
türk dil kurumusayfalarında yer alması çok normal. gizlenmesi garip olurdu. zamanında
böyle bir şey yapılmış. politik bir takım görüşlerle yoğrulmuş.
sonrasında da tamamen çürütülmüş. şimdi güneş dil teorisine baktığımda
o günlerde bir trenin kaçtığını görüyorum. keşke bütün dünya dillerinin
türkçeden doğduğu gibi bir iddianın üzerine gidileceğine,
türkçenin nereden geldiği ve nasıl süreçlerden geçtiği araştırılsaydı...
"ben
ne söylersem sen o'sun" mantığı dillere işlemiyor. bir dile zorlama ile
istediğinizi yaptırmanız zordur.evet, mümkündür ama zordur ve dil
zorlama ile yaşamaya başladığında ortaya çıkan sorunların bir çoğu
toplumlar için katlanılmazdır. türkçe bu sorunları şu an yaşıyor,
türkçeyi kullanan, ana dili türkçe olan herkes bunları yaşıyor. ancak
bu durumdan ötürü bir kaç şahsı, devlet adamını suçlamak, hele hele dr.
hermann f. kvergic'i alay konusu yapmaya çalışmak hakkaniyetli değil.
işin kolayına kaçmamak gerek.
sonuçta güneş dil teorisi bugün
ise tamamen çürütülmüş bir teori olarak, ancak yine de bir bilimsel
çalışma olarak değerlendirilir. o dönemin iki özelliğini;
- avrupalı araştırmacıların asya ve ortadoğu dil ve kültürlerini irdelerken
hayalperest bir tavra bürünmeleri
- dilbilim araştırmalarının politik iklimlerden etkilenişi
çok başarılı bir biçimde yansıttığı için çok önemli bir tarihi
vesikadır.
güneş
dil teorisiyle ilgili en önemlisi gerçek de şu: bu teori politik
iklimlerden etkilenmiş ilk dilbilim teorisi değildir. son da
olmamıştır. ben gülüp alay edeceğime, bunun son olmamasına üzülmeyi
tercih ediyorum.